Ahmet Ataç 15 02 2024

Nerede kaldı bu bahar?

24 Mayıs 2016 09:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Kış kışlığını bilirdi eskiden.
Puşt hala puştluğunu (güvenilmez, kalleş) biliyorken ve unutmazken, neden sadece mevsimlerde böylesine bir değişim oldu? Neden baharın tadından, yazın adından eser kalmadı? Yalancı bahara kanan çiçekler gibi naçarız toplumca. Meyve veren, üreten bir tek ağaç kalamadı ülkemde. Nerede kaldı bu bahar?
Yalancı güneşe aldandık, mevsimsiz çiçekler gibi zamansız açtık.
Baharda kar yağıyor çiçeklerimize (umutlarımıza).
Sevgi üretemez oldu yüreklerimiz. Çorak topraklar gibi umuttan yoksunuz. Yarınlara şarkılar yazamaz, türküler yakamaz olduk toplumca. Çare aramak adına, ağıt yakmaktan öte gidemiyoruz artık...
Yurdumun üzerinde kasvetli bulutlar kümelenmiş.
Morarmış gözlerle bakıyor gökyüzü, suratı asık!
Yağmuru beklerken dolu yağıyor tepemize tepemize.
Açma olasılıklı tüm umutlar da kökünden kopup gidiyor.
Asık suratlı insanlar çoğalıyor giderek.
Gülmeyi unutmuş toplumda nefret ve kibir tohumları yeşeriyor hızla.
Hani gülmek devrimci bir eylemdi, insan olmaktı?
Hani yüreğimizin aydınlığının dışa yansımasıydı?
O halde tüm yürekler karanlıklara gebe ülkemde.
Giderek daha da soğuyor hava, iliklerimize dek üşütürcesine.
Kaygı ile korkunun rengi yansıyor sararmış benizlerde.
Belirsizlikler, yarınsızlıklar, çaresizlikler kırla gidiyor.
Gökyüzü gökyüzü olalı hiç böyle morarmamış, umut umut olalı, hiç böyle anlamını yitirmemiş ve solmamıştı ülkem insanında. Yağmur toprakla her buluştuğunda dünyanın en anlamlı kokusunu salardı Anadolu topraklarına. Masmavi açan gökyüzünde; rüzgârlara karışan o ılgıt ılgıt kokuyu içimize çekerken yaşama sevinci doldururdu her hücremizi…
Güneşi göremez olduk uzun zamandır.
Yağmurla toprağın buluşmasında aşk yaşanmıyor gayrı.
Sanki yetmiş sekiz milyon insanın toplumsal mutluluğunu, birkaç kişi paylaşmış kendi aralarında. Bunun dışında mutluluk kavramı da içi boş bir esans şişesi gibi artık, nerede kaldı bu bahar?
Tadı olmayan, tuzu olmayan, iyodu olmayan, maviliği olmayan; kısacası denizle hiçbir alakası olmayan riya denizlerinde yüzüyor toplumun çoğunluğu. Görüp de görmeyen, duyup da duymayan, haykırması gerekirken tek kelime konuşmayan insanlar yığını adeta ülkem. Üç değil dört maymun oynanıyor şimdilerde.
Görmedim-duymadım-bilmiyorum-Taksim’den aşşa Kasımpaşa…
Nerede kaldı bu bahar bilmiyorum ki?
 
 
SİZİN SESİNİZ
 
Eskişehir’e turist akını…
 
Eminim ki fotoğraflarla bezenmiş bu haber ajanslar dâhil, gazeteci arkadaşlarımızın çoğuna yollanmıştır…
                                                 ***
Hafta sonu tatillerini Eskişehir’de geçirmek için Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen turistler Eskişehir’e hayran kaldılar. Kentpark, yerli ve yabancı turistlerin akınına uğradı. Kentpark’ta vatandaşlar ile bir araya gelen Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Eskişehir’e gelen turistlerle saatlerce hatıra fotoğrafı çektirdi. Turistler ile ayrı ayrı ilgilenen Büyükerşen, Büyükşehir Belediyesi’nin hayata geçirdiği çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Büyükerşen ile bir araya gelen konuklar Eskişehir’i çok beğendiklerini ifade ederek Büyükerşen’e çalışmalarında başarı dilediler…
                                                 ***
Birkaç kez tanık olduğum olaya hafta sonu, Pazar günü bir kez daha tanıklık ettim. Kentpark’ta idim aynı saatlerde. Sayın Büyükerşen Kentpark içerisindeki bir mekânda konukları ile birlikte sohbet ediyordu. Yuvarlak masa etrafında ben diyeyim yirmi, siz deyin yirmi beş kişi civarında konukla…
‘Hava kurşun gibi ağır’ tabirini anımsatıyordu, yani suratı asıktı havanın. Yağmur atıştırıyordu inceden inceye dışarıda. Söz konusu mekâna girdiğim ana kadar her yaştan insan cıvıl cıvıl Kentpark içerisinde şakıyordu adeta. Kimi öz çekim (selfie) yapıyor, kimi toplu fotoğraf çektiriyordu parkın muhtelif yerlerinde. Hani sayı öyle hafife alınacak sayı değildi. Yağmur altında yüzlerce insan yağmura aldırış etmeksizin Eskişehir’in tadını çıkarıyordu. Başkan Büyükerşen’in dışarı çıkması ile fotoğraf çektirme telaşına düştü kentimize gelen misafirler. Hepsi heyecanlı ve mutlu idi gerçekten de. Ama Yılmaz Büyükerşen hepsinden daha mutlu idi o Pazar sabahında…
 
 
OZANCA
 
Ben mahpusum abem candarma…
 
Yokuştan indimde elim kelepçe
Kelepçe dediğin demirden pençe
Etrafım duvarda içerim bahçe
Ben mahpusem gardaş
Abem candarma
Bir gün gelecek yar
Bir gün gelecek
Ne ben mahpus ne de
Abem candarma
Bir gün geleceğiz omuz omuza
Halaylar kuracağız ovaya düze
Bu bahar olmazsa gelecek yaza
Ne ben mahpus ne de
Abem candarma… Sennur SEZER
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi