Bir canımız var demokrasi için gidecekse gitsin

ABONE OL:google news abone ol butonu
Videoyu Aç Bir canımız var demokrasi için gidecekse gitsin
A
a

CHP lideri Kılıçdaroğlu'ndan, FETÖ'nün darbe girişiminin ardından gündeme dair önemli açıklamalar.

Sütiş Eskişehir

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon programında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Darbe girişiminin ardından devletin liyakatın önemini anladığını belirten Kılıçdaroğlu, "Siyasi partilerin bu darbe sonrası bir özeleştiri yapmaları gerektiğini söylemiştim. Ülke bu hale niye ve nasıl geldi. Bu özeleştiriyi yapabilirsek en azından birbirimizi daha iyi anlamış oluruz." dedi. 

Suikast olabileceği iddialarından dolayı bir tedirginlik yaşamadığını da söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bizim bir canımız var sonuçta, eğer o da demokrasi için gidecekse gitsin. Evde otururken dikkat etmem gerektiği söylendi. Lambalara dikkat edilmesi gerektiği söylendi, bir sürü şey söylendi. Sonuçta benim bireysel olarak yapacak bir şeyim yok" dedi.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle;

Darbeyle ilişkisi olanların ihraç edilmesinden daha doğru bir şey olamaz. Bunların Silahlı Kuvvetler'den ilişkisinin kesilmesi doğaldır. Burada dikkatli davranılması gerekiyor, kurunun yanında yaş da yanmaması için.

Liderler zirvesinde de dile getirdim. darbe sonrası hükümetin bazı önlemler alması normal. Fakat önlemler alınırken cadı avı, sürek avı başlatılmaması gerekiyor. Çünkü bürokrasinin şöyle bir özelliği var, belli bir olaydan sonra bir ihbar furyası başlar. Herkes beğenmediği kişiyi suçlar. Bunlara dikkatle bakmak ve ona göre önlemleri almak gerekiyor. Bunu ifade ettim. Zaten hepsi de bunu kabul ediyor, doğrusu da bu.

"HÜKÜMET DOĞAL OLARAK DARBE GİRİŞİMİNE KARŞI HUKUKU ÇALIŞTIRACAKTIR"

Son kanun hükmündeki kararnamede savcı ve polise özel yetki verilmesi, sözleşmeli öğretmen düzenlemesi ve terör örgütüyle ilişkisi bulunan gazete ve dergilerin kapatılması önlemleri konusunda... Hükümet doğal olarak yapılan bir darbe girişimine karşı hukuku çalıştıracaktır.

Parlamentoda OHAL ilan edildi. Bunun gerekleri olarak da Bakanlar Kurulu KHK'lar çıkararak gerekli önlemleri alıyor.

Benim söylediğim şuydu: Bir hükümet, bir darbe girişimine karşı soruşturma yapacaksa, yargılama yapılacaksa hukukun üstünlüğü çerçevesinde yapılması lazım. Baskı gibi, işkence gibi, kötü muamele gibi olayların olmaması lazım. Eğer bunlar olursa, o zaman iktidarın ya da Türkiye Cumhuriyeti'nin saygınlığına gölge düşmüş olur. Anayasanın temel ilkelerinden biri Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik sosyal hukuk devletidir diyor.

Bu nedenle savcılara yetki verilebilir, ki verildi. Bürokraside herkes kendisini güçlü kılmak için her türlü yetkiyi talep edebilir. bu bürokrasinin hastalığıdır. Oysa siyasi iktidarın yetkileri dağıtırken belli bir dengeyi gözetmesi lazım. Artık yetkilendirdiği kişilerin hukuk devletinin ilkelerini yerine getireceğinden emin olması lazım.

Yoksa ben savcıyım, artık yetkiyi de aldım, istediğimi asarım, keserim dememeleri lazım.
Artık savcıların bu süre içinden hukukun gereğine göre hareket etmeleri gerekiyor. Eğer yanlış çalıştırırlarsa, kamuoyunda kuşkular doğuran izlenimler doğururlarsa, yaptıkları tutuklamalarla kamuoyunun gözünde soru işareti oluştururlarsa bu Türkiye Cumhuriyeti'nin darbeyle mücadelesine gölge düşürür.

Bu kural sadece bizim için geçerli değil, bizi merakla izleyen dünya için de geçerli. Hepsi şu anda Türkiye'de yapılan darbe girişimini kınıyor. O konuda hiçbir tereddüt yok. Artı buna karşı alınan önlemler konusunda kuşkularını dile getirip, dikkatli olma çağrısı yapıyorlar. Bu bizim Taksim Manifestosu'nun da 10. maddesiydi.

Devlet dediğiniz kurum kin ve öfkeyle yönetilmez, hukuk içinde yönetilmesi lazım. Kin ve öfkeyle devlet denilen kurumu yıpratmış olursunuz. Liyakat, o işin ehli o işin başında olmalı.

"DEVLET LİYAKATIN ÖNEMİNİ ANLADI"

(Devlet darbe girişimiyle liyakatın önemini mi anladı sorusu üzerine) Devlet pek çok şeyi anladı. Siyasi partilerin bu darbe sonrası bir özeleştiri yapmaları gerektiğini söylemiştim. Ülke bu hale niye ve nasıl geldi. Bu özeleştiriyi yapabilirsek en azından birbirimizi daha iyi anlamış oluruz. Türkiye öyle bir atmosfere sürüklenmişti ki, iktidarın her dediğinin doğru, muhalefetin her dediğinin yanlış olduğu şeklinde bir algı geniş kitlelere pompalanmıştı. Bizim her dediğimiz doğru olmayabilir ama iktidarın her dediği de yanlış olmayabilir. Dolayısıyla birbirimizi dinlemeliyiz. Demokrasinin bir uzlaşma kültürü olduğunu unuttuk aslında.
Darbeciler dayatır, demokrasilerde insanlar oturur görüşler beyan edilir. Bir noktada uzlaşılır. Biz bu süre içinde uzlaşmayı unuttuk. benim dediğim doğrudur, benim parlamentoda çoğunluğum var, her şeyi istediğim gibi yaparım. Bu bizi farklı bir noktaya taşıdı. Bunun doğru olmadığını artık kabul ediyoruz. Bir masanın etrafında oturup neyi nasıl yanlış yaptık bunu konuşuyoruz. Bunu inanarak yapmamız lazım. Bu tablo hepimize bir şeyler yapmalı. CHP hep suçlanır; CHP dine karşıdır diye. Hayatımızın hiçbir döneminde bir inanca karşı olmadık, olmamamız da gerekir. Devlet dediğimiz kurum liyakat üzerinde yükselir. Bir kişi eğer bir cemaattense ve o yüzden devlette yükseliyorsa liyakat bozulur.

Oysa devlete girmenin ve yükselmenin kuralı vardır, o da bilgidir, birikimdir, deneyimdir. Memur olarak girerken bile sınava girersiniz. Ama siyasete girerken bir sınav yoktur.

SINAV SORULARININ FETÖ TARAFINDAN ÇALINMASI

(Sınav sorularının çalındığını öğrenmek sizde nasıl bir etki yarattı sorusu üzerine) Biliyorduk aslında, defalarca dile getirdik. Milletvekili arkadaşlarımı görevlendirdim, gidin bakın, bu sınav sorularını kim çaldı nasıl çaldı diye. Bu dosyalarının büyük kısmı maalesef kapatıldı. Şimdi sınav sorularının çalındığı söyleniyor. ne zamandan beri? Harp Okulları'nda 1980'den beri.
Şimdi düşünün, sınava giriyorsunuz, olağanüstü emek harcıyorsunuz, dershanelere para veriyorsunuz, anneler babalar boğazlarından kesiyorlar. Sonra sınav soruları çalınıp belli bir gruba dağıtılıyor. Yıllarını veren alın teri dökenler sınavın dışında kalıyor. Bunlar doğru değil. Diyorum ya bir özeleştiri yapmamız lazım. Doğru değil ama bunların da üzerine gitmemiz lazım. Bunların mutlaka hesabının sorulması lazım.

ADALET BAKANI BOZDAĞ'IN 'BİZ ZAMANINDA MUHALEFETİ DİNLEMEDİK, SONRA DA MUHALEFET BİZİ DİNLEMEDİ' SÖZLERİ ÜZERİNE...

Sayın Meclis Başkanı'nı kutlamak gerekir, hem bu süreçte parlamentoyu açık tutması hem de kendisiyle o gece iki kez görüştük, parlamentonun iradesinin darbeye karşı olduğunu ifade etmesi güzel bir şey.

4 siyasi partinin genel başkanlarını kendi makam odasına davet etti o gece. Genelkurmay Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı, Yargıtay, Sayıştay ve Danıştay Başkanları da oradaydı.

Konu açıldı, biz bunları defalarca dile getirdik (Bekir Bozdağ'ın sözleriyle ilgili), siz Yargıtay'a 160 tane militan atadınız dedim diye bize yapmadığınız kalmadı. Bir dönem biz sizi dinlemedik, sonra da siz bizi dinlemediniz diye espriyle karışık söyledi. Doğrudur. 
Dün Hayati Bey'in parlamentoda yaptığı konuşma da güzel bir konuşma. Hem iktidar hem de muhalefet partileri tarafından Sayın Yazıcı'nın konuşması alkışlandı. Demekki uzlaşma kültürün demokrasinin vazgeçilmez koşulu olduğu anlaşıldı. bu güzel bir şey. Fakat normalleşen bir Türkiye'de de bunun geçerli olması lazım.

BEŞTEPE'YE NEDEN GİTTİ?

("Gitmem" dediği Beştepe'de zirveye katılması) Darbe sonrası yaşananlar malum. Ertesi gün Ankara'ya döndüm, o gece saat 17:00 civarında parlamentoda toplantı vardı. 4 siyasi parti darbe karşısında bir konuşma yaptı. Ben de konuşma yaptım. Ertesi gün Sayın Cumhurbaşkanı aradı. Darbeye karşı tavrımız dolayısıyla, televizyonlara darbe karşıtı açıklamalarım dolayısıyla demokrasiye sahip çıktığımız için teşekkür etti. Ben de kendisine teşekkür ettim.

Bu ilk konuşmamız telefondaki konuşma. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Özel Kalemi, benim özel kalemimi arayarak Sayın Cumhurbaşkanı'nın böyle bir daveti olduğunu benim katılmamın kendisinde memnuniyet yaratacağını ifade etmiş. Arkadaşlarımızla konuştuk. Daha önce "Olağanüstü bir durum olmadıkça gitmeyeceğim" demiştim. Ama olağanüstü bir durumdan geçtiğimizi artık hepimiz biliyoruz. Bir devlet krizi yaşadığımız da malum. Bu ortamda biz de çocuklar gibi "Hayır, ben geçmişte bunu demiştim, asla gitmeyeceğim" demedim. Ben o zaman da olağanüstü bir durum olursa elbette giderim demiştim. Gittik. 4 siyasi partinin liderinin de orada olmasını isterdim, onu da ifade ettim. Yapılan görüşmeler, hükümetin verdiği bilgiler, bizimg örüşlerimizin alınması, samimi olarak görüşlerimizi ifade ettik, notlar alındı. Bir ortak memnuniyetle toplantı sona erdi.

"EN BÜYÜK MAĞDURİYETLERİ TÜRKİYE DARBE DÖNEMLERİNDE YAŞAMIŞTIR"

Bugüne kadar darbe ve darbe girişimleri yaşadık. Fakat ilk kez Türkiye Cumhuriyeti'nin parlamentosu bombalanıyor. Ve parlamentoda görevli milletvekilleri sığınağa gitmek zorunda kalıyor. Böyle bir tabloyu biz hiçbir zaman yaşamadık.
Darbe ve darbeciler için, darbe dönemlerinde insan hayatının hiçbir önemi yoktur. Onlar için bir talimatla binlerce insan öldürülebilir. Özel mahkemeler kurulur, oralarda yargılanır insanlar. En büyük mağduriyetleri Türkiye darbe dönemlerinde yaşamıştır. Bu ülkede başbakanlar asıldı, gencecik fidanlar asıldı.

Şimdi kendimizi affettirmek için asılanların isimlerini havaalanlarına veriyoruz, parklara okullara veriyoruz. Dolayısıyla siyaset sokağa teslim olmadı. Daha objektif davranarak, saygınlığını koruyarak hukukun üstünlüğüne göre hareket etmek zorundadır. Çünkü bu sıcak atmosfer bir süre sonra yerini olağan sürece bırakacaktır. Biz bu olağan süreçte de bugün söylediklerimizi eğer devam ettirebilirsek o zaman bu olaydan biz gerçekten ders çıkardık diyebileceğiz. Bu olaydan hep birlikte ders çıkaralım.

"DARBEYİ KARŞI OLANLAR TÜRKİYE'NİN BÜTÜN SİYASİ PARTİLERİ"

(HDP'nin zirvede olmaması. Sırrı Süreyya Önder'in STK'larla ilgili bir konuşması nedeniyle HDP'nin davet edilmediği iddiası) Bu ayrıntıyı vermek istemem. Yapılan görüşmenin ayrıntılarına burada girmem doğru değil ama HDP liderinin de Türkiye'nin birliği ve beraberliği açısından orada olmasında yarar görüyordum. 5 milyon oy alan ve ağırlıklı olarak Kürt kökenli vatandaşlarımızın oy verdiği bir parti HDP. Onlar bir anlamda parlamentoda oldular, parlamentonun yayınladığı bildiriye hep beraber imza attık. Bu konuda tereddüt yoktu, onlar da darbeye karşıydı. Darbeye karşı olanlar Türkiye'nin bütün siyasi partileri. Parlamentoda grubu olsun olmasın. Bu bizim demokrasi tarihimizde bir ilktir. Kimseye de haksızlık etmememiz lazım. Söyledim bunu ama sonuçta davet sahibi biz değiliz. Cümleyi de şöyle bağladım: Burada düşüncelerimi bütün açıklığıyla ifade ettim. Böyle bir ortam yaratıldığı için de teşekkür ettim.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

(Anayasa değişikliği için mini paket konusu) Yargı konusunu dile getirmiştim. Oradan şöyle bir şikayet gelmişti bize yargı cephesinden. Özellikle HSYK'ya üye seçilirken olayın aşırı siyasallaştığı ve hakimlerin bölündüğü gibi bir tablo ortaya çıktığı. Eskiden farklı görüşlere sahip olsak da bir masanın etrafında oturup yemek yiyebiliyorduk, ama şimdi masalarımızı ayırma noktasına geldik, bu çok tehlikelidir, bunun kalkması lazım. Bunu ifade ettim. Yargının tarafıszlığı ve bağımsızlığının demokrasi için çok önemli olduğunu, sonuçta bir denetim organı olarak ortaya çıktığın ve adalet dağıttığını, bu konuda hepimizin çok dikkatli bir dil kullanması gerektiğini ifade ettim. yargı konusunda bir düzenleme gereği Sayın Binali Yıldırım tarafından da dile getirildi. Zaten daha sonra da bunu açıkladı ve Sayın Bahçeli de buna katıldı.

Önümüzdeki süreçte belki grup başkanvekilleri biraraya gelip bir ön mutabakat sağlayabilirler. 60 madde de gündeme geldi ama 60 madde daha uzun bir zamanda ele alınıp değerlendirilebilir diye ifade edildi.

Doğru. Bizim Anayasa'nın ilk 4 maddesinin korunmasını istiyoruz. Parlamenter demokratik sistemin korunmasını istiyoruz. Anayasayla beraber darbe hukukundan türkiye'nin arınmasını istiyoruz.

Anayasada şu yazar: Bazın hürdür sansür edilemez. Gerçekçi olalım, bugün basının hür olmadığını hepimiz biliyoruz. Peki hangi düzenlemeler basın üzerinde baskıya yol açıyor. Darbe döneminde çıkan yasalar. Onların değişmesi lazım. 
Toplantı ve gösteri yürüyüşü var mesela. Eş zamanlı ele alınır ve bunlar düzenlenirse Türkiye gerçek anlamda tam demokrasiyi insanına yaşatmak zorunda. Meydanlar bir kentin enerjisini boşaltmak için vardır. Ama silah ve saldırı olduğu takdirde devlet önlemini almak zorundadır.

Bu bağlamda söyledim. Her halükarda Türkiye'nin en azından AB'deki demokratik standartları yakalaması lazım.

ANAYASA PAKETİ

(Bu maddeler de yine anayasa paketinde olacak şekilde mi uzlaştınız sorusu üzerine) Bu maddeler olmayacak. Yargı ile ilgili düzenleme olacak. Bunlar daha sonra 60 madde dahil, çağrı gelirse olur. Bugün öğleden sonra anayasa çalıştayımız var. Taslak anayasa metnimiz hazırlanmıştı. Görüşmeler yapıldı. Bugün ikinci görüşme yapılacak. Anayasa hukukçusu hocalarla görüşeceğiz. 
Yargılamaya ilişkin de benzer bir çağrımız var. Hakimler ve savılar tweet atarken veya mesaj verirken tarafsızlıklarına ve hukuka gölge düşürmemelidir. Bir savcı daha şimdiden çıkıp da şu adam katildir dediği andan itibaren o sağlıklı bir soruşturma yapamaz. çünkü o sanığın hem lehine hem de aleyhine delilleri toplamakla mükeleftir. Hukuk dediğimiz böyle bir şeydir. Dün sayın Sami selçuk'la görüşüyorduk, bilmediğim bir gerçeği anlattı. "Eğer toplu olarak hakimler bir karar alacaklarsa, en kıdemsiz hakimden başlarla. Önce o görüşünü söyler. Çünkü en kıdemliden başlarsak kıdemsiz olan önün etkisi altında kalır" dedi.
Bu çerçevede ele alınması lazım. Bugün için darbeyle ilgili soruşturmalar yapılıyor, gazeteci ve yazarlar, şairler var. Bazı gazeteler kapandı, bütün bunların tarafsız bir ortamda araştırılacağının, sorgulanacağının, delillerin toplanacağının bilinmesini isteriz. Tabii şunu da isteriz: Darbe girişiminde bulunmak suç mu? Yasalara göre suç. Ama bir er ve erbaşı linç etmek de suç. Siz askerlik yapmadınız ama biz yaptık. Komutanın emri askerlikte tartışılmaz. Bu bütün dünya orduları için geçerlidir. Bir er ve erbaşa komutanı tarafından çıkın kışladan tankla şuraya gidin talimatı verildiğinde, ona uyan er ve erbaşın da yakalanması ve adalete teslim edilmesi lazım. Kim suç işlemişse gereği yerine getirilmiş olur.

Başbakana da bunu dile getirdim. O da kabul etti. "Evet biz de doğru bulmuyoruz" dedi.

"BİR CANIMIZ VAR DEMOKRASİ İÇİN GİDECEKSE GİTSİN"

'Suikast iddialarına yönelik tedirginlik duyuyor musunuz?' sorusu üzerine: Hayır. Bizim bir canımız var sonuçta, eğer o da demokrasi için gidecekse gitsin. Evde otururken dikkat etmem gerektiği söylendi. Lambalara dikkat edilmesi gerektiği söylendi, bir sürü şey söylendi. Sonuçta benim bireysel olarak yapacak bir şeyim yok. 

Kaynak : Habertürk
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi