''İran’ın bile gerisindeyiz''

ABONE OL:google news abone ol butonu
Videoyu Aç ''İran’ın bile gerisindeyiz''
A
a

İsveç ve Norveç’te kadının işgücüne katılım oranı yüzde 80’ler civarında. Bu oran Türkiye’de yüzde 28 düzeyinde. Ülkemiz bu oranla İran, Irak ve Pakistan gibi ülkelerin bile gerisinde. Röportaj: Altan Evgin - Hatice Nur Doğan

Sütiş Eskişehir
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. İnci Parlaktuna kadının işgücüne katılım oranından bahsetti. Parlaktuna Türkiye’de oranın çok düşük olduğunu belirterek, “İran, Irak ve Pakistan gibi ülkelerin bile gerisindeyiz” dedi.
 
*İsveç ve Norveç’te kadının işgücüne katılım oranı yüzde 80’ler civarında. Bu oran Türkiye’de yüzde 28 düzeyinde. Ülkemiz bu oranla İran, Irak ve Pakistan gibi ülkelerin bile gerisinde. 
*Kadının işgücüne katılımının önünde çok engel var. Gelişmiş ülkeler düzenlemelerle sorunların çoğunu aşmış durumda. Doğumda sadece kadına değil erkeğe de izin hakkı verilmeli. 
*Kadın özelikle okutulmuyor. Mesele evde ‘Ahmet oğlum kitabını oku, Ayşe kızım sen sofrayı hazırla’ deniyor. Eğitim ve istihdam arasında çok kuvvetli bir ilişki olduğu unutulmamalı.
  
İran, Irak ve Pakistan’da daha yüksek
Dünyaya baktığımızda da kadının iş gücüne katılım oranının erkeklere oranla daha düşük olduğunu görüyoruz. Oran elbette ülkelere göre değişiklik gösteriyor. Mesela Norveç’e İsveç’e yani gelişmiş ekonomilere baktığınızda kadının iş gücüne katılım oranları yüzde 80’ler de yüzde 70’ler civarında. Ama az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere baktığımızda oran yüzde 20’lere kadar düşüyor. Türkiye’de kadının işgücüne katılım oranı yüzde 28. İran, Irak ve Pakistan gibi ülkelere baktığımızda kadının işgücüne katılım oranının bizden daha yüksek olduğunu görüyoruz. Türkiye’deki kadının iş gücüne katılımın az olmasının altında birçok neden var…
 
İsveç nasıl başardı?
Gelişmiş ülkeler kadınların ekonomiye katılımı için politikalar üretiyor. Mesela İsveç… Kadının doğum oranıyla, kadının iş gücüne katılım oranı aslında ters yönlü bir orantıdır. Kadın ne kadar çok doğurursa iş gücüne katılması o kadar düşük olacaktır. Ters yön ama İsveç’te yapılan çalışma 90 yılından sonra oranların ikisinin aynı anda yükseldiğini görüyorlar ve diyorlar ki niye böyle? Yani iş gücüne katılan kadın oranı da artmış ve doğum oranı da artmış. Tabi bunun altında devletin yaptığı politikalar geliyor.
 
Erkeğe de izin hakkı verilmesi gerekiyor
Şimdi bunlar neler? Ücretli izin, çalışan anne babalara yapılan yardımlar. Hem erkeğe hem kadına aynı zamanda bunu bir hak olarak görerek izin vermesi, 15 ay gibi bir izin... Şimdi siz sadece kadına yönelik bir politika yaptığınız zaman işte kadının doğumunun 12 ay ya da ne bileyim 15 ay gibi izin verdiğiniz zaman bu yetmiyor aynı zamanda erkeğe de vermemiz gerekiyor. Birlikte yapılması gerekiyor. Çocuğun belli bir zamana kadar büyütülmesinde erkeğe ve kadına esnek çalışma getirilmesi gerekiyor. Kadınların üzerine yükü bırakmamak gerekiyor. Erkeğe de izin hakkı verilmesi gerekiyor ve erkekte bu süreçte katkı sağlaması gerekiyor ki çocuk hem sağlıklı büyüsün hem de kadın üzerinde ki ekstra yükler ortadan kalksın.
 
Çok önemli engeller var
Kadınların çoğu çalışmak istiyor. Aslında kadınlar zaten çalışıyor. Kadınlarda evde sürekli üretim söz konusu. Yani kadın her zaman üretiyor. Sizin anneniz evde yemek pişirdiği zaman evde önünüze bir tabak çorba koyduktan sonra siz içtikten sonra size ‘bana para var yedin içtin’ demiyor. Bunlar karşılıksız üretilen emek. Kadın hep üretiyor… Çalışmak ve istihdam alanında bulunmak istiyor. Üretmeyi seviyor ama karşısında çok önemli engeller var. Engellerden dolayı iş gücüne katılımı düşük. 15 yaş üstüne baktığımızda bunun yüzde 65’i ev kadını, bu çok yüksek bir oran.
 
Çocuğun peşinden gidiyor…
Katılma potansiyeli var ama katılmıyor. Katılamamasının altında birçok neden var. İşte devletin politikaları, bu nedenleri minimize etmesi gerekiyor ki kadınlar iş gücüne katılabilsin. İstihdam alanında da birçok sorun var. O sorunlarda kadını yıldırabiliyor ve kadın erken işten ayrılabiliyor. Mesele şu şekilde bir şey olabiliyor. Çocuk üniversite sınavında bir yeri kazanıyor. Diyelim ki şehir dışında bir yeri kazanıyor. Kadın ‘Ben emekli oldum. Çocuk üniversiteyi kazandı ben onun yanına gideceğim. Ona bakacağım’ diyor. Kadın üretebileceği, ekonomiye katkı sağlayacağı bir dönemde emekli oluyor ve iş gücünden ayrılıyor.
 
On yöneticiden biri kadın
Kadınlar karar merciinde değiller. Her 10 yöneticiden biri kadın. Karar verilirken kadın yönünde karar verilmiyor yani kadın bakış açısı yok. Üniversite, firma yönetimlerine bir bakın, kamu, kent yönetimlerine bakın bunların hepsinde erkek karar mercii var. Bu durum özel sektörde de böyle. Erkek bakışı yansıtılıyor dolayısıyla kadınlarla ilgili karar alındığında kadın bakış açısı olmadığı için yapılan politikalar, kararlar çok yerine gelmiyor.
 
Kadını önce okutmak lazım
Kadınların iş gücüne katılmasını engelleyen en büyük sorun eğitim. Kadınların eğitim oranları erkeklerin eğitim oranlarından daha düşük. Eğitimde de var fırsat eşitsizliği yani kadınların okuma gibi ihtiyaçları karşılanmıyor. Özelikle okumak özendirilmiyor. Mesele evde ‘Ahmet oğlum sen kitabını oku Ayşe sen kızım sofrayı hazırla’ deniyor. Eğitim ve istihdam arasında çok kuvvetli bir ilişki var. Kadının eğitimi artıkça kadının iş gücüne katılımı artıyor. Ev kadınlarının yüzde 50’si ilkokul mezunu. Çocuk gelinler var, erken evlilikler var. Kadının okumasının çok anlamlı olmadığı düşünülüyor. Kadını ilk önce okutmak lazım. Eskişehir çok şanslı bir şehir okuma yazma oranı diğer şehirlere oranla çok fazla yüksek. Avantajlarımızdan bir tanesi iki tane üniversite olması.
Kaynak : anadolugazetesi.net
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi